Kahraman Baykuş - Kanatlanan Kültür

Joker (2019) Genel Sohbet ve Paylaşım Başlığı

@Nabu
En ufak eleştiri tezek gibi hissettirmiyor yahu :D Dengesiz eleştiri tezek gibi hissettiriyor. Bi de ben filme yüksek puan vermenle yorumların arasındaki çelişkiden bahsediyorum aslında. "Bu yazdıkların"dan kastım o yazı ve bu yorumlar zaten. Hala yazıyı tam olarak okumadım dememden yazıyı "okumağımı" anlıyosun sanırım. Okumuştum. Kendimi tamamen vererek okuyamamıştım sadece. Neyse. O yazı da sürpriz sonlu. Puanlara gelince şaşırmıştım. Filmi beğenmişsen de güzel bi şey söylemiyosun ki, 70 puanı neye verdiğini bilmiyorum ben şahsen. Filmle ilgili sevdiğin şeyleri söylediğin listede bile, neredeyse her maddede gömdüğün bi şey var. Bak mesela:

2. oyunculuğunun başarısının çok abartıldığını ve yer yer müzik ve aşırı vokal ile Juaqin’in sahnelerinin şişirildiğini düşünsem de

3. Işığın kullanımı çok başarılı diyemem

4. Müziklere çok girilmiş olsa da

6. Çok iyi bir sinematografisi olduğunu düşünmüyorum

Zaten 8 madde var hocam yapma etme ya :D

Bu bi sınav kağıdı olsa, elimde de senin yazdıkların olsa, ben 30 puan anca veririm. :D Uzun lafın kısası, The Last Outlaw'ın tepkisi normal bence.
 
Hazır elim değmişken kendim de biraz yorum yapayım bari filme. Flood olmasın diye mesajımı editlicektim de neyse, ben tamamlayana kadar biri bi mesaj daha atar herhalde.

Öncelikle ben bu filme comic'den falan hiç anlamayan 4 kızla birlikte gittim. Açıkçası Joker filmi diye de gitmedim. Çok övülünce ve üzerine konuşulan konular toplumsal psikolojik falan meseleler olunca ilgimi çekti, o yüzden gittim. Yoksa sinemada izleme gibi bi niyetim yoktu Joker'in origin hikayesini. En çok da film "herkes kötü olabilir, toplum insanı kötü yapar" diyo mu, kötüyü sempatikleştiriyo mu diye merak ederek gittim. İzlerken de Wayne'ler dışında Batman'le bağlantılı bişe görmedim, umurumda da olmadı. Film yeteri kadar doluydu zaten, hatta bence onlar olmasa da olurdu.

Sonra kendi aramızda (kendi aramız dediğim kişilerden ikisi mühendis, sonradan gelen bi ekleme ile üçü idari bilimci, bi mühendis de ben etti üç mühendis) konuşurken üzerinde durduğumuz bi iki şeyi yazcam buraya. (Filmden çıkınca yaklaşık iki saat falan filmi tartıştık da. Bu arada şimdi düşünüyorum, bambaşka uzmanlıklardan insanları bi masaya oturtup iki saat konuşturabilmesi, ve bu insanların konuştuğu şeyin comic olmaması bence filmin altı çizilmesi gereken başarılarından biri.)

~~
Ve burdan gerisi spoiler içeriyor.
~~

Filmin dönemi Neo-liberalizm'in ortaya çıkışı ve buna dair göndermeler on numara. Metroda öldürülenlerin borsacı olması mesela. Zenciler değil, evsizler değil, bi kaç kendini bilmez sarhoş değil, uyuşturucu bağımlısı değil, suça meyilli ergen değil. Thomas Wayne için çalışan takım elbiseli borsacılar. Yine bu doğrultuda Thomas Wayne'in örnek bir elit değil, pis bi kodaman olması da durumla uyumlu ve bence çok cesur bir hamleydi Batman'in Joker'i için. Aslında film Batman karakterini baya bi sarsmış da neyse. Bence güzel yapmış. Keşke bu çatışmaları içeren daha çok comic filmi olsa.

Arthur'un durumu tam olarak "herkes kötü olabilir, siz de olsanız kötü olurdunuz" gibi bir şey değil. Çok fazla kişi sempatikleştirildiğini düşünüyor ama ben öyle düşünmüyorum. Öncelikle, adam net akıl hastası. "Ay deli bu be" denilecek karikatürize bi akıl hastası da değil. Yedi tane ilaç ne demek yahu. Tamam gayet aklı başında görünüyor evet, ama akıl hastası olmak ağzının bi kenarından salya akarak oturmak ya da abuk subuk laflar etmek, durduğu yerde sallanmak falan değildir ki. Çok daha geniş bi skalası var. Adam halüsinasyon görüyor. Ve bilmediğimiz sorunlarına ek olarak, çok muhtemel ki ağır bir depresyon da geçiriyor. Evet hepimiz az biraz depresif olduğumuz için sanki normal bir insanmış da şartlardan kötü olmuş gibi algılamaya meyilliyiz. Lakin bu adamın böyle biri olmasının sebebi sadece dış etkiler değil, kendi karakteri. Dolayısıyla toplum onu bu hale getirdiği iddia ediliyor deyip konu kapatılamaz, ya da sempatik gösterildi deyip geçilemez. Başka türlü gösterilebilir mi diye düşünüyorum, cık yani sanmıyorum. Eğer anlatılmak istenen duygusal olarak tahlil edilebilecek bir Joker'se, ki öyle görünüyor, bu da böyle anlatılır yani nasıl anlatılsın. Ama sürekli Joker'in bakış açısından izliyor olmamızın da bi yan etkisi bu. Bence Joker'in gözünden izlememizin esas sebebi duygu durumuna vakıf olmamızın istenmesi, filmin bu açıdan yoğunlaştırılmak istenmesi yani. Amma velakin böyle yan etkiler de olacaktır haliyle.

Joker bence sembolleştirilmemiş filmde. Onu sembolleştiren topluma bir eleştiri var zaten ve bu eleştirileri de Joker'in ağzından duyduk. O Joker maskelerinin ardında muhtemelen tabelasını çalıp çıkmaz sokakta döven ergenler, çocuğu ile konuştu diye ters davranan anne, işten atan patron (gerçi o yalaka bi adamdı muhtemelen korkmuştur dışarı çıkmaya), nasılsın diye sormayan iş arkadaşları, apartmanındaki komşuları falan var. Bu insanlar zaten Thomas Wayne'in temsil ettiği güruha hareket alanı veren kişiler, onların koyduğu kurallara göre oynayarak birbirlerinin gırtlağına çöken insanlar. Ve Arthur'un hayatını zorlaştırdıkları aynı duygularla hareket ederek onu yüceltiyorlar. Bu başlı başına bir çelişkidir de, niyeyse dikkate alınmıyor. Bu kadar çabuk galeyana gelmenin sorumlusu bu film değil bence. Diğer yandan, film boyunca Arthur'un zenginlere çok bir tepkisini gördüğümü hatırlamıyorum. Tepkisi kendi çevresindeki insanlaraydı, "herkes ne kadar kaba, gaddar, ben ölsem umursamazsınız ama borsacılar ölünce üzülüyorsunuz..." gibi. Filmin kendi atmosferinde evet Thomas Wayne gibi tiplere bir tepki var doğal olarak ve biz de hemfikir oluyoruz, ama Joker'in asıl derdi bu değil. Bu, filmin derdi. Bizim bildiğimiz Joker anarşistti falan da, Arthur anarşist değil, siyasi görüşleri yok henüz. Son derece kendi halinde bi karakter. Bu da gerçek hayattaki protestolarda Joker maskelerinin kullanılmasını biraz anlamsızlaştırıyor.

Öldürdüğü insanlara gelince... Bence işlediği son cinayetler (annesi, Murray Franklin, Sophie) Joker'in özgürleşme törenleriydi. Ve olması gereken sahnelerdi. Çok iyi sahnelerdi. Bunların intikam olduğunu düşünmedim. Kendine silah veren iş arkadaşını öldürmesi evet intikamdı, ama bunlar değil. Borsacıları öldürmesi nefsi müdafaa'ya bile girer gerçi. En son psikoloğu öldürmesi gereksiz olarak yorumlanıyor, ben de çok duydum. Niye gereksiz olsun anlamadım Joker'in artık tamamen bendini çiğneyip aştığını, tabiri caizse "doğduğunu" gösterir bir cinayet o. Onu yeniden "Arthur" kişiliğine doğru çekmeye çalışan, ona "komik olanın ne olduğunu" soran topluma, düzene, ya da her neyse işte ona cevabıydı: "Sen anlamazsın"ın eyleme dökülmüş haliydi.

Sevdiğim şeylerin de bi listesini yapiim: Joaquin Phoenix'in oyunculuğunu beğendim. Ama esas görüntüsünü çok beğendim. Ayakkabısını esnetmeye çalışırken vücudunun aldığı o form hala gözümün önünde. Resmen hastalıklı görünüyor. Danslarına bayıldım. Duruşuna bayıldım. Kısacası hakkaten çok estetik buldum Arthur ve Joker'i.

Soundtrackleri çok başarılı buldum. Öyle yolda yürürken kulaklığımı takıp bi filmin soundtrack albümünü dinleyebiliyorsam o soundtrack benim için "olmuş" kategorisindedir. Ki bu müzikleri yazarken okurken falan da dinliyorum. Ayrıca filmin atmosferini baya beslemiş, desteklemiş, yukarılara çıkarmış. Kullanılan müzikleri de sevdim. Merdivendeki dans sahnesinde çalan müziği mesela. Renkler, dekorlar, kostümler... Onlar da çok güzeldi. Film görsel olarak da çok başarılıydı yahu. Gözüm kulağım bayram etti evet.

Sosyal linç'e, ergen zorbalığına, insanlar arasındaki iletişimsizliğe ve tahammülsüzlüğe değinilmesini sevdim. Arthur'un alkolik ya da keş olmaması hoşuma gitti. Filmde müstehcen bi şey zaten yok. "Sex sells" düstüruna oynamaya çalışmamalarına aferin (gerçi oynayacak ortam yok zaten ama zorlamamalarına da aferin).

Ha bi de esas değinmek istediğim... Öyle kanın gövdeyi götürdüğü bir şey de yok. Cinayetler dümdüz. Bam. Adam düştü. Bu kadar. Örtülen pek bir şey yok. Diğer yandan fazla fazla ayrıntı çekimlere girilip köpürtülen, dramatize edilen pek bir şey yok (belki annesini öldürdüğü sahne hariç, gerçi bence orda da drama dozu çok düşük). Buna rağmen, izleyici öyle gerildi öyle gerildi ki salonda, elini uzatsan tutardın resmen. Öyle amanin aman tepkiler veremediler, ama daraldılar, bunaldılar... Yanımdaki arkadaşlardan ve sonraki konuştuğum insanlardan net bi biçimde gözlemledim. Neyi bu kadar dert ettiklerini anlamamışlar ama çok kasılmışlar. :D Belki de dramatize edilmediği için bu kadar gerildiler, bu kadar etkilendiler. Ama bi de şu sebep var, film o cinayet sahnelerine o kadar iyi taşıyordu ki izleyiciyi. Şahsen ben, Murray'in vurulduğu anın hemen öncesinde filmin tavan yaptığını ve tam da şimdi bir patlama olması gerektiğini net bir biçimde aklımdan geçirdim ve "Adamı vurması lazım" dedim içimden. Hakkaten vurunca da bi "Evvvet beee!!!" oldum. Bu matematik güzel kurulmuş.

Gelelim eksilere: Filmi izlerken beni aman aman irite eden bi eksi olmadı aslında. Mükemmel değildi tabii bazı şeyler ama öyle "üfff beeeeh" ya da "bu oldu mu şimdi kardeşim buraya mal mısınız" dediğim bişe yok. Belki Joker'in gülmelerinin drama unsuru olarak kullanılmasından biraz "böh" gelmiş olabilir. Sophie karakteri ile ilgili düşüncem ise tam sınırda kaldığı yönünde. Bi çimdik fazla Sophie olsaydı hakkaten "üf buna ne gerek var şimdi" derdim. Demiyorum. Ama olmasa olmazdı da demiyorum. Tamamen nört'üm o konuda.

Thomas Wayne'in çocuğu olma muhabbeti için de benzer görüşlere sahibim. Tamam comic temelinde bakılırsa değişik bi ilişkiler ağı kurulmuş, fena değil. İzlerken beni daraltmadı. Hatta bu mevzu ilk konu edildiğinde heyecanlandım da. Da ilerlerken hafiften kabak tadı verdi ve finalde çok muallakta bırakılması hoşuma gitmedi. Yine de senaristin amacını anladığım, ve Arthur bu mevzuyu aştığı, artık hiçbi önemi olmadığını gördüğümüz için buna da nört'üm. Aşmasa nötr olmazdım. Bu arada o Alfred yine tüm ayrıntısıyla biliyor gerçeği de, kafasını kesseler sahiplerinin sırlarını vermeyeceği için, Arthur'a karşı dürüst müydü değil miydi bilemiyorum.

Penny'in akıl hastası olma durumu var bir de. Bu mevzu, Amerika'da yaşanan gerçek olaylara gönderme yaptığı için (metrodaki cinayetler ve insanların tepkileri kısmında olduğu gibi) güzeldi. Ama Joker'in travmalarını biraz büyüttü ve açıkta çok fazla nokta bıraktı. Mesela: Penny o kafayla bi çocuğu evlat edinmeyi nasıl becerdi? Penny ve Arthur sonrasında nasıl bi tedavi gördü? Arthur bunların hiçbirini neden hatırlamıyor? Ve en önemlisi: nerde bu devlet(!). Muhtemelen bunlar Thomas Wayne'in oğlu olup olmaması konusundaki gizemle bağlantılı olduğu için açıklanmamış zaten, ama yine de çok fazla boşluk olduğu gerçeğini değiştirmiyor yani. Burada matematik biraz sakat.

~~
Bitti spoiler.
~~

Galiba bu kadar yeter ya. Filmi bi baştan izleyip daha uzun, daha ciddi bi analiz yapasım var ama onu da kendi blog'uma koyarım artık. Epey zaman geçti her tarafını da hatırlamıyorum. Ama iyi bi incelemek güzel olacak. Kısaca özetlersem bu uzun yorumu:

Şaheser miydi? Direkten dönmüş.
Meh bi film miydi? Kesinlikle hayır.
Overrated bi film mi? Hayır, gördüğü ilgiyi hak ediyor.
Sinemada izlemeye değdi mi? Evet, kesinlikle. (Bu benim için çok önemli bi şey arkadaşlar, zira ben sinemaya para vermeyi hiç sevmem)
Tekrar izler miyim? Muhtemelen defalarca.
Beğendim mi? Baya beğendim.


Sonradan gelen ek: Kimse mesaj atmamış. -_-
Neyse kalsın böle. Zaten ayrı bi mesajda olması daha şık durdu film yorumumun.

Edit: cinayetlere çok güzeldi demiştim, o an nası niteyeleyeceğimi bilemedim. Kasıt kurgu bakımından başarılı olması elbette, iyi sahneler olması, filme cuk oturması falan. Ne harika cinayetler, ne mutlu cinayetler, ne ponçik hareketler bunlar değil. Bu mu sizi bu kadar yanıttı anlayamadım. Neyse değiştirdim işte.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Yorumunun hepsini okumadım fakat şu kısım dikkatimi çekti.

açıkta çok fazla nokta bıraktı. Mesela: Penny o kafayla bi çocuğu evlat edinmeyi nasıl becerdi? Penny ve Arthur sonrasında nasıl bi tedavi gördü? Arthur bunların hiçbirini neden hatırlamıyor? Ve en önemlisi: nerde bu devlet(!). Muhtemelen bunlar Thomas Wayne'in oğlu olup olmaması konusundaki gizemle bağlantılı olduğu için açıklanmamış zaten, ama yine de çok fazla boşluk olduğu gerçeğini değiştirmiyor yani. Burada matematik biraz sakat.
Bunlar açık noktalar değil. Filmde devletin insanları yüzüstü bırakması ve sistemin yozluğu temel temalardan birisiydi. Eğer doğru olduklarını kabul edersen, onların uzantası olan şeyler. Bir sanat eserinde, her şeyin bir matematik formülü gibi doğrudan anlatılmasına gerek yok. Bu onu daha kötü bile kılar.
 
Yorumunun hepsini okumadım fakat şu kısım dikkatimi çekti.

açıkta çok fazla nokta bıraktı. Mesela: Penny o kafayla bi çocuğu evlat edinmeyi nasıl becerdi? Penny ve Arthur sonrasında nasıl bi tedavi gördü? Arthur bunların hiçbirini neden hatırlamıyor? Ve en önemlisi: nerde bu devlet(!). Muhtemelen bunlar Thomas Wayne'in oğlu olup olmaması konusundaki gizemle bağlantılı olduğu için açıklanmamış zaten, ama yine de çok fazla boşluk olduğu gerçeğini değiştirmiyor yani. Burada matematik biraz sakat.
Bunlar açık noktalar değil. Filmde devletin insanları yüzüstü bırakması ve sistemin yozluğu temel temalardan birisiydi. Eğer doğru olduklarını kabul edersen, onların uzantası olan şeyler. Bir sanat eserinde, her şeyin bir matematik formülü gibi doğrudan anlatılmasına gerek yok. Bu onu daha kötü bile kılar.
İyi de senin verdiğin cevap sadece ilk soru ve son soruya uyuyor. Aradakilerin cevabı yine yok. Uzantı dediğin şey bu soruların dördüne de cevap olmaz.

Şöyle bi belirsizliğe izin vermek için cevaplamamış senarist diyebiliriz mesela: Thomas Wayne, Penny'nin o zamanlar anlattığı gibi biri mi değil mi?

Eğer Penny'nin hikayesi doğruysa zaten evlat edinmemiş, çocuk Penny'nin. Nerde bu devlet'in cevabı da "devlet yok, Thomas Wayne'in nüfusu, gücü var." Tamam bunu anladık da ortada mantıksız bi durum var; zira sonrasındaki tedavi ve hatırlamama sorularının cevabı yine yok.

Bak mesele bunlara verilebilecek cevapların filmde bulunmaması değil, düzgün yerleştirilmemiş olması. Yoksa her türlü cevaba evet müsait. Her çıkarımı yaparım. Ama gizem böyle kurulmaz ki canım. Burda eksiklik var, gizem değil.

Ben bazı sorulara cevap verilmemesini daha iyi bi film yaptığına inanmıyorum bi filmi. Belli bi matematiği varsa iyidir. Ve bu matematik filmin gizemlerini de içerir. Sen matematik formül diyerek başka bi şeyden bahsediyorsun. Ben senaryo, kurgu matematiğinden bahsediyorum. Aynı şeyi konuşmuyoruz.
 
Elbette canım. Sen bir metafor olarak matematik demişsin, ben de öyle bir benzetme yapayım dedim. Dediğin şeylere katılmasam da anladım.
 
Filmle ilgili sevdiğin şeyleri söylediğin listede bile
Filmi ne kadar seviyorsam film o kadar iyidir kafası yok bende. Filmin zanaat olarak iyi olması başka bir şeydir. Etkili, ilham verici, albenili olması başka..

Ayrıca yazı da genel olarak şüpheci ve eksik yönleri ortaya çıkaran bir tutum takındığım doğrudur ve bunun sebebini de yazının başında belirttiğim gibi filmin zaten hali hazırda abartılı bir övülme ve benimsenmeye sahip olmasıdır. Yani ben alternatif bir bakış açısı sunmak istedim. Bir filmin gömülebilir olması filmi tezek yapmaz.


Dengesiz eleştiri tezek gibi hissettiriyor.
Bu dengeyi belirleyen ne ? Yani hoşuna gitmiyor olması mı dengesiz yapıyor yoksa başka bir şey mi ?

Öldürdüğü insanlara gelince... Bence işlediği son cinayetler (annesi, Murray Franklin, Sophie) Joker'in özgürleşme törenleriydi. Ve çok güzeldi. Bunların intikam olduğunu düşünmedim. Kendine silah veren iş arkadaşını öldürmesi evet intikamdı, ama bunlar değil. Borsacıları öldürmesi nefsi müdafaa'ya bile girer gerçi. En son psikoloğu öldürmesi gereksiz olarak yorumlanıyor, ben de çok duydum. Niye gereksiz olsun anlamadım Joker'in artık tamamen bendini çiğneyip aştığını, tabiri caizse "doğduğunu" gösterir bir cinayet o. Onu yeniden "Arthur" kişiliğine doğru çekmeye çalışan, ona "komik olanın ne olduğunu" soran topluma, düzene, ya da her neyse işte ona cevabıydı: "Sen anlamazsın"ın eyleme dökülmüş haliydi.
Zaten sırf şu sekansı yorumlayış şeklin bile ikimizin doğal olarak filme aynı bakamayacağının çok net kanıtı benim açımdan. Öznel tercih tabi yani bir itirazım yok ama benim algılayışıma tamamen zıt başka bir alternatif bu. Nitekim, ben de buna dengesiz övgü diyebilirim eğer öbürü dengesiz eleştiri ise. Fakat dediğim gibi yani bu şekilde etkilenmeni aşağılıyor falan değilim yani. Anlaşılabilir bir şey. Ve zaten öznel bir tat söz konusu...
 
@Nabu

Dengeden kasıt bildiğin matematiksel oran. Eleştiri / övgü gibi bişe. Sana niye yeriyosun demiyorum ki. Verdiğin puanla ettiğin yorum çelişkili diyorum. Doğal olarak bunları okuyan biri senin filme "tezek gibi" dediğini düşünür. Filmi övdüğün listede bile gömmen bana tuhaf geliyor. Sen buna herkes övdüğü için ben de yereyim şeklinde bi alternatif sunma politikası gütmek diyebilirsin tabi de, ben şahsen bi yazıyı okuduğumda yazarın tüm düşüncelerini anlayabilmek isterim. Hadi benim için çok çok dert değil ama bi sürü okuyucun var senin, adamlar neyi beğendiğini, o puanı neye verdiğini de bilmek istemicek mi? Bence sen benim kasdettiğim şeyi çok farklı anlamışsın.

Ayrıca ben filmi beğendim arkadaş, tabi överim yani beğendiğim yerlerini. Niye kendimi kasayım ki? Çok övüldü veya çok yerildi diye kendimce bi ayar tutturmak zorunda hissetmiyorum. Dibine kadar tüketiciyim ben, kanaat önderi veya eleştirmen değil. Gerçi öyle de olsam ne hissediyosam söylerdim o ayrı da. O alıntı yaptığın yer ise kurguda sevdiğim ve değerlendirmesini yaptığım bi ögeydi sadece. Sanki fanatikmişim de, ondan övmüşüm de, yeremezmişim de, senin yermenden rahatsız olmuşum gibi bi mana vermen saçma olmuş.
 
@Lorem Ipsum

Sen şöyle ettin böyle ettin demek yerine, yazıda şunlar bunlar eksik diye anlatsan tartışması daha iyi olur. Şu anki şekilde insanın argümanına değil, doğrudan kişiye saldırıyorsun. Suçlayıcı bir dil bu.

Öldürdüğü insanlara gelince... Bence işlediği son cinayetler (annesi, Murray Franklin, Sophie) Joker'in özgürleşme törenleriydi. Ve çok güzeldi. Bunların intikam olduğunu düşünmedim. Kendine silah veren iş arkadaşını öldürmesi evet intikamdı, ama bunlar değil. Borsacıları öldürmesi nefsi müdafaa'ya bile girer gerçi. En son psikoloğu öldürmesi gereksiz olarak yorumlanıyor, ben de çok duydum. Niye gereksiz olsun anlamadım Joker'in artık tamamen bendini çiğneyip aştığını, tabiri caizse "doğduğunu" gösterir bir cinayet o. Onu yeniden "Arthur" kişiliğine doğru çekmeye çalışan, ona "komik olanın ne olduğunu" soran topluma, düzene, ya da her neyse işte ona cevabıydı: "Sen anlamazsın"ın eyleme dökülmüş haliydi.
Bu kısma ben de katılmıyorum. Bu bir özgürleşme değil, çaresizliğin içine düşerek kaybolma. Aslan Akbey'in attığı yazıda dendiği gibi.

"Joker’in solcu bir eleştirisi muhtemelen şöyle olurdu: “Evet film Amerika’nın yoksul çöküntü mahallelerindeki gerçekliğin oldukça iyi bir temsilidir. Peki ama olumlu yönde değişimi sağlayacak olanlar nerede? Demokrat sosyalistler, kendi örgütlerini yaratan sıradan insanlar nerede?” Eğer bu kişilerin istediği gibi bir hikaye anlatılsaydı, sonuç tümüyle farklı ve oldukça da sıkıcı bir film olurdu.

Bu filmin amacı, hikayenin sonunu getirme işini seyircilere bırakmaktır. Film içler acısı bir toplumsal gerçekliği ve nihilist tepkinin çıkmazını anlatır. Filmin en sonunda Joker özgür değildir. Sadece zifiri bir nihilizm noktasına savrulmuş olması anlamında özgürdür."
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
@Child of Darkness İlk mesajımda söyledim ya onu kardeş. Şöle yazmışın böle yazmışın dedim işte. Zaten öyle bi konuydu bu. Cümle cümle de buraya taşıyamam ki koca yazıyı.

Lakin iş her zamanki gibi "sen beğenmeyince mi dengesiz yorum oluyor, sen filmi sevdiğin için mi rahatsız ediyor"a falan geldi. Ha bekliyordum böyle bi şeyi tabi ki, yine de ilk başta o yorumu yaptım evet yani. :D Çünkü yaptığım şey, The Last Outlaw'ın Nabu'nun yorumları sonucu filmin kötü olduğunu düşünmesinin nedenine açıklama getirmek, o kadar.

Dediğin şeyi kabul etmiyorum ayrıca. Suçlama falan yok. Bi yerden sonra sıkılıyorum, janjanlı tartışma yazıları yazamıyorum, ondan öyle gelmiştir.

Diğer mevzuya gelince.

Özgürleşmeden kastım öyle bi şey değil. Zihnin içindeki bazı duvarları yıkmak gibi düşünün bunu :D Her neyse, dediğimi anlamanız için kavram olarak değil his olarak algılamanız gerekir. Kendi içsel tecrübelerinize ulaşmanız lazım ya da.

Arthur'u tutan zincirler annesi, Murray, Sophie gibi kişilerdi. Arthur onları öldürdükten sonra o zincirlerinden kurtuldu. Özgürleşti. Karakter, bi bakıma gelişimini tamamladı yani. Bu şöyle bir şey: sevgilinden ayrılınca napıyosun? Sosyal medyadan engelliyosun, telefondan engelliyosun, sana aldığı hediyeleri atıyosun falan dimi. İşte Arthur'un yaptığı bu. O insanların, Arthur'un beyninde karşılıkları var. Hiçbir zaman gerçek olmayan karşılıkları. Kurduğu bağlar var. Arthur o insanları öldürerek bu bağları yok ediyor. Biz normal insanlar, bunu beynimizde, düşüncelerimizi değiştirerek yapıyoruz. Arthur öldürerek.

Bi de şimdi öldürüyor diye aman aman oluyoruz da, sıradan bi monark'tan farklı davranmıyor. Mesela VIII. Henry'den farkı yok yani. :) Normal değil tabi ama adam zaten deli, iyilikle, sağduyuyla bağını koparmış. Bu adamın birilerini ve onların temsil ettiği şeyleri hayatından, aklından çıkarmak için bulduğu çare tabi böyle olacak.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Film güzeldi, 8 verilir. Ama öyle çok özel bir tarafını göremedim.

@Nabu 'nun incelemesini okudum. Yazının belli bir yerinde One Piece ile bağlar kurmuş benzetmiş. :D Filmi gerçekten overrated bulmuş, buradan anlayabiliriz. :D
 
Gerçekten güzel filmdi ilk yarısı beni çok sarmasada ikinci yarısı çok hızlı geçti.Sanırım bu türden izlediğim ilk filmdi.Güzel tecrübe oldu benim için
 
@Nabu nun yazısını okudum. Birkaç değinmek istediğim nokta var, buradan yazacağım.

"Ekonomik sınıf ayrımı çatışmasından tut da, ırkçılığa, agresif totaliterizme, emperyalizme kadar pek çok hem geçmişi olan hem de hala güncel olan akımı ve bu akımların toplum üzerinde yarattığı sorunları bir potada eritebilen bir yapısı vardı filmin."

Ekonomik sınıf ayrımı dışında diğer sorunlara değindiğini göremedim.

"İkinci yarı ile birlikte ise “Aa yazık ya Joker çocukluğundan kafasına darbe almış ondan o hastalığı var ve o hastalığı yüzünden o dışlandı bugüne kadar ve bu dışlanma onun bugün olduğu kişi olmasına sebep oldu.” bağlamına kadar getirdin olayı. Buna gerek yoktu. Joker’in bademciklerine kadar içini bilmemize gerek yoktu, yeterli bilgi vardı zaten. Olay toplumsal, kuvvetli bir mesaj olabilecek iken bir adamın manyaklığını yasal ve nispeten vicdani olarak meşrulaştırıp, normalleştirmesine getirdin durumu..."


Kafaya darbe olayı kafa karıştırıcı bir nokta olsa da, bunun kötü olup olmadığından tam emin değilim. Film hakkında birden fazla yorum sağlayan bir olay ve bu onu daha da ilginç kılıyor. Film çıktığından beri bu kadar tartışılmasının sebeplerinden birisi de bu. Bu kısmın devamında olan "bilinemezlik" muhabbetine katılıyorum.

Olayın "yasal ve vicdani" olmasıysa filmin en büyük artılarından birisi. İnsanlar geldikleri noktayı her zaman seçmez. Hatta hayatta farkında olmadığımız, bizim adımıza yapılmış pek çok seçim var. Toplumsal koşulların bir bireyi nasıl dipsiz bir çukura sürüklediğinin en güzel örneği. Ancak bu noktada bir nüansın kaybedildiğini düşünüyorum. Joker'in başına gelenler bir yerde yasal olabilir, yasalar sorunlu ve eksik şeylerdir. Lakin adamla empati kurabilmemiz, vicdani olduğu anlamına gelmez. İşlediği kimi cinayetleri haklı buluyorum, kimilerini bulmuyorum.

“Ya Joker’in de hiç seçim hakkı olmamış, çocukluktan hasarlı abi, toplum sağlık hizmetini kesti, hasta adam ilacını alamadı. O yüzden toplum ona yaptıkları için hak ettiğini aldı işte oh olsun. Yaşasın toplu-seri katliamlar.” gibi tamamen reklamcı, edgy ergen toplara niye girdiniz ?


Filmde toplu katliamlar kesinlikle övülmüyor. Anlatılanlardan bu sonucu çıkarmak çok yanlış. Filmde bahsedilen toplumsal durum şu an zaten kısmen var olan ve gittikçe ona yaklaştığımız bir senaryo. Joker'in hikayesi bir uyarı niteliğinde ve yaşadığımız koşullar hakkında bir şey yapılmazsa karşılaşacağımız şey.

İşte kimlik bunalımlı film dediğim buydu. Joker’i özenilmemesi gereken fakat ondan bir şeyler öğrenilmesi gereken adam olarak lanse ediyorlar ne güzel derken son 20-30 dakika da; “Kaotik Kahraman, İstismar kurbanı hasta gariban, bu Joker sen de olabilirdin. Allah kimsenin başına vermesin, canım kıyamam ya” denilebilen bir Joker geliyor.


Bu çok büyük bir mübalağa. Filmin çatışan unsurları var. Anne kısmı filmin temasıyla çatışıyor fakat bu "Allah kimsenin başına vermesin" modunda anlatılan bir şey değil. Trajediyi komediye çevirmek için yapılmış bir ters köşe.

“Filmde Joker’in sebebi olmadan, anlaşılamaz tek cinayeti sondaki psikiyatrı öldürmesiydi çünkü artık gerçek kimliği ile barışmış, özgür, vahşi ve kaotik birisiydi.”


Bu cümlenin ne kadar kötü bir yorumlama olduğuna ben de katılıyorum ve Zizek'in yorumunu bir daha atıyorum.

"Joker’in solcu bir eleştirisi muhtemelen şöyle olurdu: “Evet film Amerika’nın yoksul çöküntü mahallelerindeki gerçekliğin oldukça iyi bir temsilidir. Peki ama olumlu yönde değişimi sağlayacak olanlar nerede? Demokrat sosyalistler, kendi örgütlerini yaratan sıradan insanlar nerede?” Eğer bu kişilerin istediği gibi bir hikaye anlatılsaydı, sonuç tümüyle farklı ve oldukça da sıkıcı bir film olurdu.

Bu filmin amacı, hikayenin sonunu getirme işini seyircilere bırakmaktır. Film içler acısı bir toplumsal gerçekliği ve nihilist tepkinin çıkmazını anlatır. Filmin en sonunda Joker özgür değildir. Sadece zifiri bir nihilizm noktasına savrulmuş olması anlamında özgürdür."

Gelelim nokta nokta eleştirilere :D


  • Wayne İşletmeciliği çatısı altında borsacı olarak çalışan 3 beyaz yakanın şehrin en korkunç metro hattında gecenin bir yarısı, silahları olmadan bulunma ve bulunmaları da yetmezmiş gibi bir mini müzikal canlandırma olasılıkları neydi ?

    Yıllar boyunca cemaatçilerle çalışıp, ardından bunlara asıl muhalefeti yapmış kişileri cemaatçi diye hapse atmak ne kadar mantıklıysa o kadar mantıklı. Hatta bu olay çok daha mantıklı. Demek istediğim, gerçeklikte kurgudan daha tuhaf bir sürü olay var. Böyle küçük bir şeye takılmamak gerek.
  • Seksenler Amerikasının, New York’unun daha da vahim ve karanlık bir yorumu olan Gotham’da sana ürkünç gelen ve güvenmediğin bir arkadaşına bedavaya silah verme olasılığı ne kadardı ?

    Amerikalıları tanımıyorsun :D Silahlar orada çok ucuz. Ayrıyetten daha kırık insanlarla herkes karşılaşmıştır. Bu silahın çalıntı olması vb. ihtimaller de var. Bu tarz bir açıklama yapmak filme bir şey katar mıydı? Hayır. Gereksiz bir detay koyarak, hikaye akışını bozan bir garip "kendini her konuda açıklama" derdi olur muydu? Evet. Dediğim gibi, bu tarz bir şeye takılmak mantıksız.
  • O kadar sakat ve güvenliksiz bir mahallede dul genç bir anne olan siyahi bir kadının kapısını gece vakti kitlememe olasılığı ne kadardır ?

    Hikayeleri ilginç kılan şey, en olası olayların olması değildir. Vuruculuk ve küçük ihtimaller sık sık hikayelerde işlenir çünkü asıl ilgi çekici olan bunlardır. Bu yüzden savaşın ilk beş dakikasında ölmüş bir askerin değil, bütün olasılıklara rağmen çok kötü bir durumdan kurtulmuş birisinin hikayesi anlatılır. Şans gibi faktörler de burada etkendir. Bundan çok daha az olası şeyler gerçek hayatta da oluyor. Bu durumda, kapının kilitli olmaması çok daha vurucu bir sahneye yol açıyor. Bu sebeple, kurguda bu bahsettiğim üç nokta gibi şeylere takılmayı kesinkes yanlış buluyorum. Hikaye yazımı bu şekilde yapılan ve yapılması gereken bir şey değil. Yukarıdaki iki nokta da bu olaya dahil.
  • Çok yoğun polis gözetimi altında, şehrin en güçlü isimlerini barındıran bir etkinlikte Polis barikatının hemen 10-15 metre yanından gözle görülebilir bir kapıya Arthur’un ulaşma olasılığı mı ? Yoksa dışarıda isyan varken o kapının güvenliksiz bırakılma olasılığı mı daha düşüktür ?
  • Şehrin en güçlü adamının çocuğunun ağzına yoldan geçenin elini sokabilme olasılığı ?
  • Şehirde isyan varken en güçlü ailenin orta kesime ait bir caddedeki sinemada filme gitme olasılığı nedir (eğer gerçekse tabi) ? Ya da kapıda bir araç beklememe olasılığı ?

    Bunlar da yukarıda bahsettiğim olaya dahil.
  • Çocuk hastanesinde yere silah düşüren ve bunun içinde “gösterimin parçası” gibi zayıf bir yalanla çıkagelen adamın direktmen nezarete atılıp, sorguya alınmama ya da günlerce bir daha aranmama olasılığı nedir ?
Burası Gotham. Yozluk ve yetersizlik şehrin parçası. Bunlar, doğrudan filmin içinde işlenen ve oldukça temel yeri olan unsurlar.
  • Gotham gibi terörün kol gezdiği ve ortalıkta palyaço kılıklı birinin insanları öldürdüğü söylentileri varken palyaço makyajı ile gelen adamın üstünün canlı yayın öncesi aranmaması ya da malum itirafı yaptıktan sonra kimsenin bir kalkışma da bulunmaması olasılıklarına ne derdiniz ?

    Televizyonun eğlenceli bir şov sunmayı her zaman öncelik belirlediğini hatırlatırım. Ülkemizde ekranlarda seri katiller çıkıp itiraf falan yapıyor :D Kaç kere stüdyoya gelip gidiyorlar. Böyle bir ülkede yaşıyoruz yani. Bu nokta mı inandırıcı değil :p
Dürüst olmak gerekirse, yazının en zayıf kısmı bu madde madde olan kısım olmuş. Bu eleştirileri yapmakla beraber, filmin görselliği konusunda yapılan yorumlara katılıyorum. Anne geçmişinin filmin temasıyla çatıştığına ve belirsizlik olayının balta vurduğuna da kesinlikle katılıyorum. Bu tarz bir temalı filmde böyle muallaklıklar olması göze batıyor.

Müzik kullanımı ve göndermeler konusunda bir yorum yapamayacağım. Bu yüzden Nabu'nun bilgisine güveniyor ve doğrudur diyorum. Tempo konusunda henüz bir fikrim yok, şimdilik bir yorum yapamayacağım.

İnsanları bir kez daha şu yazıyı okumaya davet ediyorum. Gördüklerim içinden, filmin ideolojisi hakkında yazılmış en iyi yazı.

https://www.gazetelink.com/wp-conte...lan-solcular-fukuyama-solcularidir/index.html
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Filme kötü diyemem, ancak benim için zaman kaybı olduğunu söyleyebilirim. Filmden çıktıktan sonra "2 saatimi niye bu filme harcadım" diye sordum kendime :D Overrated olduğunu düşünüyorum.
 
Üst