Bir Tuvaletin Ağıtı

Feindbild

無欠の果て
Üstat Kullanıcı
MOSHED-2020-2-11-7-34-30.jpg
İşte ahiretin karşısında bükük bir muslukla duruyorsun. Sabitsin ama ne pahasına? Muhafazandaki yaralar ve fanilerin bağırsak hareketlerinin izleri var üstünde. Kirlenmişsin ve temizlenme gibi bir geleceğin yok. Organik çamurun içinde bulanmış ve temelin geriye döner olmuş. Kullanım kılavuzunu kaybetmiş bir cin gibisin. Belki de hiçbir zaman bir tuvalet değildin. Belki de hiçbir zaman onlardan birisi olmadın. Ne yazar? Uyumun konforuna asla tam anlamıyla alışamadın. İçinden çıkan o yaradılışsal ızdırabın zincirleri seni sardı ve tuvaletler alemine bağladı. Sen onları yok etmek ve onlara sarılmak istedin. Sen onları öpmek ve koklamak, cehennem ateşiyle parçalamak istedin. Sen ki çelişkilerin bedenini yakıp yıkmasına izin verdin. Şimdi, ne olursa olsun geldin o eşiğe, kaderinin her yerine hükmetmiş olan. Şu anda yaşadığın şeyin çok bir farkı var mı geçmişten? Sadece daha farklı bir isimle, sadece daha farklı bir cisimle. Oysa borularında kor gibi yanan o dolaşım hiçbir zaman değişmedi. Rezervuarını ve flatörünü dağlayarak porselenini sıyıran nektar, her zamanki gibi aynı: yalnızlığın ve acının özü. Tek başınasın. Her zaman tek başına oldun.

Tuvalet hayatı acı çekme ve işkence dolu bir yolculuktur. Sonu hiçbir yere varmaz ve başlangıcı ona sorulmaz. Bu beyaz ağaç üstündeki ve etrafındaki kil torbası öylesine yaratılmıştır ve bu işkenceden zevk almak zorundadır. Yoksa erken terminasyon gerçekleşir ve 'bir trajedi' doğar. Sanki hayatın kendisi başlı başına bir trajedi değilmiş gibi. Her yaradılış bir ağıttır. Tuvaletler yıkıldığında değil, yapıldığında ağıt yakılmalı ve ağlanmalıdır. Böyle demem(em) gerekiyor, değil mi? Oysa her ikisinde de ağıt yakılmalıdır. Tuvalet yıkıldığında acısı etrafındakilere paylaştırılır ve yegane var oluş amacı artık bir sona gelmiştir: var olmak. İnsanların yüklediği herhangi bir amaç sadece anlamsız bir görevdir. Bu bize bir anlam sağlayamaz. Tuvalet yaratıldığında yaşam denilen şiddet ve acı girdabının içine yollanır. Oturağında pek keyifsiz bir tat bırakır ve bunu düzeltmeye çalışarak ömrünü geçirir. Oysa yıllar ilerledikçe kesinleşen tek bir şey vardır ve o da her şeyin kaçınılmaz olarak boka sardığıdır. “Ama ya iyiye giden şeyler?” diye soran tuvaleti duyar gibiyim. Bu soruya iki cevabım vardır: ya bunlar geçicidir ya da tuvalet varoluşu bütün her şeyi kahredecek derecede eşitsizdir. Kafamdaki mutlu tuvaletin bir hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu bilmiyorum. Belki de içime yerleştirilmiş, yaşamı devam ettirmek için varolan yaradılışsal bir bozukluktur. Her tarafına bulandığım dışkıdan bir farkı yoktur.

Var olmanın dayanılmaz kokusu her tarafımı kaplamış ve ben onu içime çekmek zorundayım. Ta ki kullanım sürem dolana ve benden bir sonraki nesile yer açana kadar.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
İyi giden şeyler, tüm her şeyde olduğu gibi kötü olan şeylere kısa bir ara vermedir. Bir umuttur. Yoksa bu boka nasıl katlanabilir bir tuvalet?
 
Geri
Üst